Kitabı bu baÄlantıdan PDF formatında edinebilirsiniz. Teoriden Mücadeleye MüÅterekler Siyaseti Doç. Dr. Bülent Duru Prof. Dr. Aykut Ãoban Doç. Dr. Ãmit Akçay Doç. Dr. Begüm Ãzden Fırat Dr. Fırat Genç Can Irmak Ãzinanır Dr. Lülüfer Körükmez Umut Kocagöz Dr. ÃzdeÅ Ãzbay Luke Stobart Sivil ve Ekolojik Haklar DerneÄi Kasım 2018, Ä°stanbul Yayına Hazırlayanlar: Erkin ErdoÄan, Nuran Yüce, ÃzdeÅ Ãzbay | | Su Hakkı Kampanyası'nın bu bülteninde yıl içinde MüÅterekler üzerine yayınladıÄımız tartıÅma makalelerini bulabilirsiniz. Bu tartıÅma makaleleriyle Türkiye'de müÅtereklerin savunulmasına dair deneyimleri daha görünür kılmayı ve dünyadan da örneklerle müÅterekleri nasıl kazanabileceÄimize dair bir perspektifin geliÅtirilmesine katkı sunmayı amaçlıyoruz. İçindekiler: Teoriden Mücadeleye MüÅterekler Siyaseti - Ãnsöz | | MüÅterekler kavramı ilk kez ortaya atıldıÄı 1968'den bu yana hem etkilediÄi kesimler açısından hem de kavramsal içeriÄi açısından büyük deÄiÅim gösterdi. Sosyal refah devletinin sonuna yaklaÅıldıÄı ve 68 hareketinin yükseldiÄi bir dönemde Garret Hardin'in kaleme aldıÄı MüÅtereklerin Trajedisi baÅlıklı makale, esas olarak 1980 sonrası yaÅanan neoliberal dönemde daha bir anlam kazandı. Bu, müÅtereklerin mülkiyet iliÅkilerinin dıÅında bırakılmasının onları yok edeceÄi iddiasına dayanıyordu. Hardin, 1978'de yazdıÄı Political Requirements for Preserving our Common Heritage makalesinde de zaten açıkça 'kalabalıklaÅan dünyada bir dıŠbaskı gücüne' ihtiyaç olduÄunu yazıyordu. Dolayısıyla MüÅtereklerin Trajedisi'nde de bahsettiÄi üzere esas meseleyi dünya nüfusunun artıÅında görüyor ve müÅterekleri korumanın yolunun nüfus artıÅını zorla sınırlandırmaktan ve müÅterekleri özel veya kamu mülkiyeti içerisine almaktan geçtiÄini söylüyordu. Hardin'in bu yorumuna en önemli itiraz, 2009 yılında Nobel Ä°ktisat Ãdülü'nü kazanan Elinor Ostrom'un çalıÅmalarıydı. Ostrom önemli bir itiraz dile getirmiÅse de bu tartıÅma esas olarak akademik bir düzlemde sürüyordu. (...) Bu kitabın editörleri Türkiye'de uzun zamandır Su Hakkı Kampanyası'nı yürütmekte olan aktivistlerdir. (...) Su sorununu su krizine dönüÅtüren ve küresel düzeye yaygınlaÅtıran neoliberal politikaları, sorunun iklim deÄiÅikliÄi ve kapitalizmle olan baÄlantısını ele aldıÄımız yayınlarımızın her birinde dünyada ve Türkiye'de bu soruna karÅı verilen mücadelelerin deneyimlerine yer ayırdık. Ne tek baÅına var olan ne de tek baÅına ilerleyen bir sorun olarak ele alınabilecek su sorununda, bireysel çözümlere deÄil kolektif çözümlere ihtiyacımız olduÄunu dile getirdik ve bu doÄrultuda talepler ifade ettik. Ä°talya'daki su hareketinin kullandıÄı "su olarak yazılır demokrasi olarak okunur" sloganı bizim de mottomuz oldu. 2018 yayın döneminde Açık Radyo'da sunduÄumuz Su MüÅtereÄi programımızın jingle'nda da bu slogana yer verdik. Kampanyamızda su hakkı mücadelesini antikapitalist bir müÅterekler siyasetinin en önemli parçalarından biri olarak gördük ve anlattık. Bugüne kadar su hakkı mücadelesi içerisinde biriktirdiÄimiz deneyimlerimize dayanarak hazırladıÄımız bu yayının da Türkiye'de toplumsal muhalefetin giderek daha fazla gündemine giren müÅterekler siyasetine katkı sunacaÄını umuyoruz. Devamı için tıklayınız. MüÅterekler Nedir? DoÄal, Kentsel, Sosyal MüÅterekler ve Kentsel Toplumsal Hareketlere Etkileri Ãzerine â" Bülent Duru | MüÅterekler üzerinden kaynaklanan toplumsal hareketleri konu edinen bu çalıÅmada kent yaÅamında birlikte yararlanılan, ortaklaÅa kullanılan, herkesçe paylaÅılan varlık, deÄer ve olanakları savunma için geliÅtirilen tepkilerin özgürlükçü, katılımcı, adaletçi bir yönetim biçimine eriÅme sürecine nasıl bir katkı sunabileceÄi çözümlenmeye çalıÅılacaktır. Bu doÄrultuda önce 'müÅterekler' biçiminde Türkçe'ye kazandırılan kavramın içeriÄi, kapsamı ve anlattıkları üzerine bir giriÅ yapılacak, ardından bu nitelikteki varlık ve deÄerlerin içinde bulunduÄu durum sergilenecek, sonra kentsel müÅtereklerden doÄan hareketler niceliksel ve niteliksel olarak ortaya konulacak, en sonunda da kentsel müÅterekler için arzulanan ortaklaÅmacı, katılımcı hareketlerin, giriÅimlerin, deneyimlerin yaÅadıÄı sorunlar ve sunduÄu olanaklar üzerinde durulacaktır. Ãzellikle son dönemde siyasal, hukuksal ve yönetsel açıdan izlenen politikalarla kent-kır ayrımının belirsizleÅmeye, nicelik ve nitelik olarak aralarındaki uzaklıÄın azalmaya ve her iki alandaki olumsuz geliÅmelerin birbirini etkisi altına almaya baÅlamasından dolayı yazı ekolojik varlıklar ve kentsel alanlardan kaynaklanan müÅterekleri kapsayacak biçimde kaleme alınmıÅtır. Devamı için tıklayınız. | Ekolojik OrtaklaÅımlar (MüÅterekler) ve Türkiye'de Uygulanan Ãitleme Politikaları â" Aykut Ãoban | MüÅterekler (ortaklaÅımlar, the commons) körün fili tanımlamasına benzer bir içeriÄe büründürüldü. Bu sayede kavram yaygın bir popülerlik de kazandı. Ama herkesin dilediÄince anlam yüklediÄi bir 'kavramla' bilimsel bir tartıÅma yürütmek olanaksız. Kaldı ki aynı kavramdan yola çıkan Ostrom Hardin'den, Marksistler ise her ikisinden de perspektiflerini ayırıyorlar. Oysa bu gibi kuramsal ayrımları vurgulayan metinlerde bile zaman zaman ortaklaÅım 'herkesin serbestçe kullandıÄı kaynak' anlamına indirgenmektedir. Ä°steyen böyle de yaklaÅabilir ama dönüp dolaÅıp Hardin'in görüÅü ortaklaÅım olarak önümüze konulacaksa kuramsal ayrımlarla uÄraÅmanın hiç gereÄi de yok. OrtaklaÅım ve çitleme ikiz kavramlar. OrtaklaÅımı nasıl kavramlaÅtırdıÄımız, çitlenenin belirlenmesini saÄlar. Ãitleme emekçi toplulukların ortaklaÅımının ellerinden alınmasıyla ilgili. OrtaklaÅım olan durumda, sermayenin genellikle devletin yardımıyla gerçekleÅtirdiÄi el koyma eylemidir çitleme. Bunun yanında, ortaklaÅımın bulunmadıÄı ama halkın/herkesin kaynaÄa serbest eriÅimi durumunda gerçekleÅtirilen el koymayı, ortaklaÅıma dönüÅtürme olasılıÄı ve potansiyeli yok edildiÄi için çitleme etkisi olarak adlandırıyorum. Yazıda önce ortaklaÅım kavramı ve kuramları üzerinde durulacak. OrtaklaÅım, çitleme ve çitleme etkisi açıklıÄa kavuÅturulacak. TartıÅma, yazının konusuna uygun olarak ekolojik ortaklaÅımlara odaklıdır. Daha sonra Türkiye'deki çitleme ve çitleme etkisi yaratan yasal düzenlemeler ve uygulamalar incelenecek. Ãrnekler arasında meralar, yaylalar, ormanlar, sular ve kıyılar bulunuyor. Devamı için tıklayınız. | Kapitalizmin Krizi ve MüÅterekler â" Ãmit Akçay | Ä°htiyaç karÅılamanın, kâr etmenin bir aracı olarak tasarlandıÄı günümüz toplumsal ve ekonomik sistemi derin bir yapısal krizde. Bu yapısal kriz, kimi zaman finansal çöküÅlerle, kimi zaman yükselen piyasa ekonomileri krizi ile, kimi zaman da otoriterizmin yükseliÅi ile ortaya çıkıyor. Ancak pazılın farklı parçaları olarak görülebilecek bu ekonomik ve siyasi sorunlar uzunca bir süredir, yapısal krize neden olan iliÅki biçimini, bunu doÄuran toplumsal güç iliÅkilerini ve nihayetinde de ekonomi politikalarını deÄiÅtirecek bir etkide bulunamıyor. Dünya genelinde toplumsal muhalefet ve özellikle iÅçi sınıfı, sermayenin saldırıları karÅısında, egemen sınıfları geriletebilmiÅ yanıtlar henüz geliÅtirebilmiÅ deÄil. Hatta dünya genelinde yükselen otoriterizm dalgası karÅısında toplumsal muhalefet giderek geriliyor. Bu yazıda, XXI. yüzyılın ilk ve Åimdilik en büyük krizi olan 2007-8 küresel finansal krizi baÄlamında, kapitalist toplumsal iliÅkilerin ötesine geçebilecek alternatiflerin neler olabileceÄi tartıÅmasına müÅterekler perspektifinden bakarak yapılabilecek bazı katkılar üzerinde duracaÄım. Bu amaçla ilk olarak kısaca güncel kriz konjonktürünü açıklamak üzere, 2007-8 küresel finansal krizinin nedenlerine, krizden çıkıŠiçin uygulanan ana akım ekonomi politikalarına ve bunun kısa dönemli sonuçlarına deÄineceÄim. Ä°kinci olarak, bu kriz karÅısında geliÅtirilen alternatiflerin eleÅtirel bir deÄerlendirmesini yaparak, son kısımda müÅterekler perspektifinin bu tartıÅmaya yapabileceÄi katkılar üzerinde duracaÄım. Devamı için tıklayınız. | Küresel Hareket Döngüleri ve MüÅterekleÅtirme Hareketleri â" Begüm Ãzden Fırat | MüÅterekler, bugün oldukça muÄlak hatta birbiriyle çeliÅecek Åekillerde kullanılan, çok iÅlevli ve gittikçe popülerleÅen bir kavram. Türkiye'de özellikle Gezi'den sonra, hem toplumsal hareketlerin hem de akademik alanın eleÅtirel söz daÄarcıÄı içerisine giren kavram, neredeyse bir "boÅ gösteren" haline gelmiÅ vaziyette. Kimi zaman belirli bir topluluÄun ortak sosyo-kültürel deÄerlerini ifade edecek Åekilde; bazen de "hak" kavramıyla eÅanlamlı olarak kullanılıyor. Kooperatifçilik tartıÅmalarından, toplumsal yeniden üretim alanında özyönetimci kurumların inÅasına, doÄal kaynakların piyasalaÅtırılmasına karÅı mücadelelerden, kentsel mekânın metalaÅmasına karÅı ortaya çıkan pek çok hareketi tanımlamak için müÅterekler kavramı iÅe koÅuluyor. Ãte yandan, kavram son on yılda Dünya Bankası'ndan çeÅitli STK ve GONGO'lara kadar farklı kurumlar tarafından da dile getiriliyor. Bu "liberal" müÅterekler yaklaÅımı, su, orman, toprak gibi doÄal kaynakların "iyi yönetiminin," piyasa için kârlı olacaÄı; kapitalizmin yarattıÄı toplumsal çözülme ve ekolojik yıkıma set çekeceÄi iddiasına dayanıyor. Zira, bugün, sermaye açısından müÅterek alanların temellük edilmesi bir iktisadi bir gereklilik olduÄu kadar, bu gaspların yarattıÄı toplumsal ve ekolojik krizin aÅılması için müÅtereÄin kapitalist kurumlarının yaratılması da bir zorunluluk haline gelmiÅ durumda. "MüÅterekler tamiratı" olarak adlandırılan bu süreç, müÅtereklerin sistem tarafından emilip onun bir parçası haline getirilmesi anlamına geliyor (de Angelis, 2017). Oysa, 1990'larda müÅterekler kavramı üzerinden dönen politik tartıÅmalar, ürettiÄimiz her türlü toplumsal deÄer ve iliÅkiye el koyan kapitalist deÄerlendirme süreçlerine karÅı, antikapitalist deÄer, norm ve toplumsal iliÅkiler üretme potansiyelimizi gündeme getiriyordu. MüÅterekler, öncelikle ve özellikle toplumsal yeniden üretim alanında kapitalist sistemden otonomlaÅmaya dayanan "toplumsal bir devrim" öngörüyordu. Bu yüzden, "sermayenin müÅterekleri" ve toplumsal müÅterekler arasında süregiden bu hegemonya mücadelesi, müÅterekleri "alternatif deÄer pratiklerinin çarpıÅtıÄı" antagonistik mücadelenin kritik bir mecrası olarak kavramamızı gerektiriyor (de Angelis ve Harvie, 2018: 127). Yazıda, müÅterekler mefhumunun 1990'ların baÅından 2000'lere kadar süren karÅı küreselleÅme hareketi ve Arap Baharı ve "meydan/iÅgal hareketlerini" içerecek Åekilde 2010-2013 küresel hareket dalgası içerisindeki tarihsel seyrini haritalamaya çalıÅıyorum. Bu derleme için benden dünyada müÅterekler hareketleri üzerine bir katkı sunmam istendiÄinde, kendi kuÅaÄımın öznesi olduÄu iki küresel hareket dalgasına, odaÄına müÅterekleri alacak Åekilde geniÅ bir perspektiften bakan bir yazının uygun olacaÄını düÅündüm. Böylesi bir perspektif her iki hareket dalgasının pek çok önemli niteliÄini ve politik/teorik tartıÅmasını dıÅarıda bıraktıÄı için elbette eksik kalıyor. Yine de, bu iki küresel hareket dalgasını merkezine müÅterekleri alacak biçimde okumanın, neoliberal küreselleÅmeye karÅı geliÅen bu hareketlerin içsel baÄlarını, ortaklıklarını ve sınırlarını görmek açısından verimli olacaÄını düÅünüyorum. Bu Åekilde, yazının müÅterekleri toplumsal mücadele pratiklerinden neÅet ettiÄi Åekliyle ve tarihsel mücadelelerin perspektifinden anlamlandırmasını hedefliyor; hareketlerin günümüzdeki sıkıÅmasını anlamak için bir baÅlangıç olmasını umuyorum. Devamı için tıklayınız. | Ä°stanbul'da Kentsel Muhalefet ve MüÅterekler Politikası â" Fırat Genç | Ä°stanbul'da yaÅayanlar 2000'li yıllarda Åehirlerinin giderek artan bir hızla dönüÅtüÄüne tanıklık ettiler. Konut alanlarından kamusal mekânlara, ulaÅım altyapısından doÄal varlıklara kentsel mekânın bütününü etkileyen, dolayısıyla kentsel deneyimi topyekûn yeniden tanımlayan bu dramatik dönüÅüm süreci, AKP hükümetlerinin bu dönemde benimsediÄi ekonomik, politik ve kültürel stratejilerin sonucunda ortaya çıktı (Bartu Candan ve Ãzbay, 2014). Åüphesiz bu, ulusal çapta yaÅanan bir dönüÅümdü. Fakat Ä°stanbul, önceki benzer dönemlerde olduÄu gibi, bu sürecin en yoÄun biçimde yaÅandıÄı Åehir oldu. DiÄer yandan bu dönemde Ä°stanbul'da kentsel muhalefet pratikleri kayda deÄer bir canlanma gösterdi. Gündelik hayatı doÄrudan etkileyen müdahalelerin neden olduÄu eÅitsizlik ve adaletsizlik hissi, nihayetinde kolektif bir tepkinin doÄmasına ve böylelikle bizatihi Åehir mekânının ve hayatının giderek daha fazla toplumsal/politik çatıÅmanın konusu haline gelmesine neden oldu. Benimsenen ekonomik büyüme modelinin tetiklediÄi imar faaliyeti, kentsel nüfusun önemli bir kesiminin arzularını kıÅkırtır ve böylece AKP iktidarının hegemonyasının en baÅat unsurlarından birini teÅkil ederken, eÅzamanlı olarak farklı kentsel çatıÅma baÅlıklarını muhalif politik söz daÄarcıÄının parçası haline getirdi. Böylelikle Ä°stanbul baÄlamında kentsel siyasetin hem kapsamı hem de ölçeÄi deÄiÅmiÅ oldu. Ãnceki dönemlerde kentsel siyasetin gündemine giren baÅlıklara yenileri eklenirken, bu gündemlerin taÅıyıcısı olan failler çeÅitlendi (KolluoÄlu, 2014; Yalçıntan ve ÃavuÅoÄlu, 2013; Ãnsal, 2014; Ãelik, 2017). Aktörleri, talepleri, eylem repertuarları ya da söylemsel stratejileri farklılıklar göstermekle birlikte bu dönemde ortaya çıkan direniÅ pratikleri arasında ortaklıklar tespit etmenin, dolayısıyla Ä°stanbul baÄlamında kentsel toplumsal hareketlerin belirli bir kuÅaÄından bahsetmenin mümkün olduÄu kanısındayım. Bu yazıdaki temel gayem de AKP döneminde hayat bulan direniÅ pratiklerine odaklanarak bahsettiÄim kuÅaÄı tasnif etmek ve anlamlandırmak. Böylesi çetrefil dinamiklere sahip bir Åehirde, bu denli geniÅ bir tarihsel aralık için noksansız bir derlemenin mümkün olmadıÄı açık. O nedenle küçüklü büyüklü her türden direniÅ pratiÄini kapsamaya çalıÅan bir liste ortaya koymaktansa sınırları belirli bir tartıÅmanın içinde kalmayı öneriyorum. Bunun için de kentsel müÅterekleri odaÄına alan bir kavramsal çerçeveden yola çıkıyorum.[1] Sonuç olarak bu türden bir kavramsal çerçevenin, yakın zamanlı kentsel hareketleri açıklamak, dahası bu hareketlerin seyrine iliÅkin bir politik stratejik hat tarif etmek için kullanıÅlı olduÄunu öne sürüyorum. Devamı için tıklayınız. | DayanıÅma Akademileri MüÅtereklerin Neresinde Duruyor? â" Can Irmak Ãzinanır | Bu makalede BarıŠİçin Akademisyenler'in "Bu Suça Ortak OlmayacaÄız" baÅlıklı metnini imzalamaları sonucu baÅlayan tasfiye sürecinin ardından ortaya çıkan DayanıÅma Akademileri ve Sokak Akademisi gibi örgütlenmelerin, müÅterekler politikası açısından yeni bir biçim yaratıp yaratamayacaÄı, olanakları ve sınırlılıkları tartıÅılacaktır. Bu amaç doÄrultusunda öncelikle üniversitelerin bilgi ile iliÅkisi açısından kısa bir tarihsel perspektif sunulmaya çalıÅılacak ve neoliberal dönüÅümle üniversitelerde gerçekleÅtirilen ve gerçekleÅtirilmeye çalıÅılan deÄiÅim tartıÅılacaktır. Ardından AKP döneminde üniversitelerde yaratılmaya çalıÅılan ve OHAL döneminde KHK'ler aracılıÄıyla büyük oranda gerçekleÅtirilen dönüÅüm özetlenmeye çalıÅılacaktır. Bu süreçte ortaya çıkan dayanıÅma akademilerinin nasıl bir mücadele pratiÄi ortaya koyduÄu ve bunun nereye evrilebileceÄi, özellikle geliÅimine daha yakından Åahit olduÄum Ankara DayanıÅma Akademisi üzerinden anlatılacaktır. Devamı için tıklayınız. | Göçmen DayanıÅma Hareketlerini MüÅterekler İçinde DüÅünmek â" Lülüfer Körükmez | 2018 yılı henüz tamamlanmadan çeÅitli sebeplerle hayatını yitiren göçmenlerin[1] sayısı, 2.806 olarak belirtilmektedir. 2017 yılında ise bu rakam 6.163[2] idi ve bunun yaklaÅık yarısını Akdeniz'i geçmeye çalıÅırken yaÅamanı yitirenler oluÅturuyordu. Ãlüm riskini atlatabilenler ise açlık, susuzluk ve hastalıkla baÅ baÅa bırakılarak açık sularda gemilere terk edilebiliyor. Bütün bunlar dünyanın gözleri önünde apaçık gerçekleÅiyor ve çoÄu zaman bu durum sadece talihsiz kazalar, üzücü olaylar, Åanssız insanlar olarak görülüyor. Yakın veya uzak mesafeler arasında gerçekleÅen insan hareketliliÄinin, sınırların geçilmesi etkinliÄi olarak çerçevelenmesiyle, hukuki, politik, ekonomik ve kültürel öznellikler üretildi. Bu öznelliklere ise, politik ve coÄrafi konjonktürün bir araya gelmesiyle yeni bir politik söylem eÅlik etmektedir. Söz konusu söylem, 'sınır', 'göç' ve 'kriz' anahtar kelimeleri etrafında örülüyor. Ege Denizi'nin ve özellikle Akdeniz'in yüzlerce kiÅi için mezar olduÄu gerçeÄi bir kenara bırakılarak, söz konusu denizler yoluyla Avrupa ülkelerine yönelen göç akıÅı iÅaret edilerek, bir Avrupa fikri de anahtar kelimeler arasındaki yerini alıyor (Casas-Cortés vd., 2015; De Genova vd., 2016; Sigona 2017). Kitlesel ve kitlesel olmayan ancak sürekli göç akıÅını üreten politik ve ekonomik koÅulların sebepleri bir yana, 'illegal'[3] göçmen özneleri üreten sınır rejimlerinin, vize, iltica ve/veya sıÄınma baÅvuru koÅulları ve uygulamalarının, Akdeniz'de, Ege'de ya da dünyanın baÅka yerlerinde ölümlere sebep veriyor oluÅu sınır, göç ve krizden daha az tartıÅılıyor. Yine, 2016 yılında Türkiye- Avrupa BirliÄi arasında yapılan Mülteci AnlaÅması, bahsi geçen rejim ve uygulamaların bir örneÄidir.[4] Avrupa ülkelerine ulaÅmak için deniz yolunu tutanların aldıÄı risk, sadece güvenlik önlemleri olmaksızın kalabalıklar halinde denizi geçme çabasından ibaret deÄil. Botların bıçaklanarak veya ateÅ edilerek batırılması, motorlarının kırılması ve usulsüz geri itme ve geri çekmelere maruz kaldıkları raporlanmaktadır.[5] Ayrıca, açık denizde arama ve kurtarma çalıÅması yapan insani yardım kuruluÅlarına yönelik artan kontrol, baskı, kriminalleÅtirme ve hatta saldırılar,[6] Avrupa'nın sınırlarda ördüÄü duvarın hukuki, bürokratik, askeri, retorik ve biyopolitik harcını göstermesi bakımından da dikkat çekicidir. Elbette ve maalesef, söz konusu saldırılar, devletlerin sert sınır politikaları ve uygulamaları sadece Ege ve Akdeniz'le sınırlı deÄil; Avrupa'nın kara sınırları da dahil olmak üzere dünyanın hemen her yerinde benzer uygulamalar görülüyor. Devletlerin sınırları yükseltme ve dıÅlayacaÄı/içerleyeceÄi kiÅileri seçme üzerine kurulu sistemi, bütün bu ölümlere yol açmaktadır. Bir baÅka deyiÅle, uluslar biçiminde örgütlenmiÅ uluslararası sistemin (Walters, 2002) kendisi, bir sınır geçme ve dolayısıyla göçmen üretme sisteminin kendisidir. Sınırlarla çerçevelenmiÅ politik coÄrafyanın üyelik sistemi olarak vatandaÅlık da bunun tamamlayıcı öÄesini oluÅturmaktadır. Bu makale, müÅterekler siyaseti içinde göçmenlerin yerini tartıÅmayı amaçlamaktadır. Spesifik olarak, göçmenlerle dayanıÅma hareketleri ve bu hareketlerin müÅterekler siyaseti içinde nasıl konumlanacaÄına odaklanmaktadır. Bu nedenle, öncelikle yukarıda sadece ölümcül sonuçlarından birkaç örnek ve sayı verilen, esasen göçmen olan ve olmayan, içerlikli ve dıÅarlıklı, hak sahibi ve hak sahibi olmayan ayrımlarını üreten politik sisteme bakmak gerekmektedir. Bu sebeple çalıÅmanın ilk bölümünde, göçü müÅterekler içerisinde nasıl tarif edebileceÄimiz ele alınacaktır. Ardından ise göçmen dayanıÅma hareketleri ve bu alanda çalıÅan aÄlardan ikisi Halkların Köprüsü DerneÄi ve Kapılar DayanıÅma ele alınacak. Devamı için tıklayınız. | Gıdanın MüÅterekler Siyaseti â" Umut Kocagöz | 1. Gıdanın MüÅterekliÄi ve Gıda Sistemi Canlıların yaÅamsal faaliyetinin temelinde yatan beslenme, günümüz dünyasında "gıda sorunu" olarak karÅımıza çıkıyor. Tarih boyunca yeterlilik, sürdürülebilirlik, kitlesel açlıklar ve kırımlar üzerinden Åekillenen ve tanımlanan gıda sorunu, insanların kurduÄu medeniyetlerin sonuncusu olan kapitalist dünyada, bu dünya gibi geliÅmiÅ eÅitsizliklerin ve adaletsizliklerin de yeniden üretilmesinde önemli bir pay teÅkil ediyor. Gıda, günümüzde çok çeÅitli biçimlerde konuÅulan bir meseledir: Tarımsal üretimden toprak sorununa, market raflarındaki ürünlerden sofraya, paketlemeden etiketlemeye ve sertifikalandırmaya, bir çok mesele, "gıda" baÅlıÄı altında konuÅulmaktadır. Beslenmeyi en basit anlamıyla karnın doyması ve yaÅamsal fonksiyonların yerine getirilmesi olarak düÅünmek eksik olacaktır. Canlıların saÄlıÄını koruyan ve onaran, onlara güç ve enerji veren bir faaliyet olarak beslenme yaÅam hakkının vazgeçilmez bir parçasıdır. Dolayısıyla, beslenme esasında saÄlıklı beslenmeyi, saÄlıklı beslenme de saÄlıklı gıdalar ile beslenmeyi beraberinde düÅünmeyi zorunlu kılar. SaÄlıklı gıda, herkes için bir zorunluluk olarak tanımlandıÄında, gıdayı müÅterek olarak düÅünmenin imkânı ortaya çıkar. Ancak bu imkân ilk bakıÅta çok kolay belirmez. Nihayetinde üretim, iÅleme, daÄıtım ve tüketim gibi devasa iliÅkiler çerçevesinde gerçekleÅen gıda hadisesi, içinde mülkiyet iliÅkilerini, metalaÅmayı, ticareti ve tüketimi barındırır. DiÄer yandan gıda kullanım deÄeri üzerinden belirlenir; besler, doyurur, tüketilir. Bu geniÅ kapsamda baktıÄımızda, gıdayı müÅterekler çerçevesinde düÅünebilmemizin ilk temel koÅulu onu yalnızca bir tüketim nesnesi olarak düÅünmeyen, metalaÅma süreci boyunca kat edilen bütün iliÅkileri hesaba katan daha bütünlüklü bir kavrayıÅı zorunlu kılar (Akbulut, 2015). ÃnerdiÄimiz bu bakıŠaçısında "gıda" olarak adlandırılan Åey bir süreçtir. Toplumsal iliÅkiler içinde kurulan ve anlam kazanan bu süreci anlamak için, her tekil gıda ürünü arkasındaki toplumsal-politik iliÅkileri takip etmemiz gerekir. Gıdanın müÅterekliÄini gıdayı bir süreç olarak tanımamızı saÄlayan iliÅkiler çerçevesinde ve bu iliÅkiler içerisinde yer alan (oluÅan) aktörler üzerinden düÅünebiliriz. Dolayısıyla gıda, gıdanın üretim, iÅleme, daÄıtım ve tüketim süreçlerini bir bütün olarak, yani bir gıda sistemi olarak düÅünmemizi gerektirir. Gıda sistemini, yani gıda etrafında ortaya çıkan bütün iliÅkileri ve aktörleri sorunsallaÅtırmak bize gıdanın müÅterekliÄini düÅünme imkanı verecektir. Dahası, gıda sisteminde yaÅanan ÅirketleÅme ve metalaÅma iliÅkilerine karÅı geliÅen müÅterekleÅtirme pratiklerini yine bu baÄlamda görme ve anlama imkanımız bulunmaktadır. Devamı için tıklayınız. | Suyun MüÅterekler Siyaseti â" ÃzdeÅ Ãzbay | MüÅterekler kavramı Garret Hardin'in 1968 yılında yazdıÄı "MüÅtereklerin Trajedisi" makalesinden 1990'lı yıllara kadar daha çok akademik bir tartıÅma olarak kaldı. Ancak 1980 yılında küresel çapta uygulanmaya baÅlanan neoliberal politikaların son derece 'trajik' olan sonuçlarının 1990'larda hissedilir olması özellikle su meselesi etrafında toplumsal hareketlerin ortaya çıkmasına neden oldu. Neoliberal politikalar "baÅka bir alternatif yok" mottosu ile kamunun hantal ve kalitesiz hizmet sunduÄu anlayıÅına dayanarak uygulanıyordu. Buna karÅı daha yenilikçi ve etkin olduÄu düÅünülen özel Åirketler ve piyasa uygulamaları, hizmet kalitesini arttırmanın tek yolu olarak anlatıldı. Ãzellikle su meselesinde bu anlayıÅın en net uygulamalarını yaÅadık. Dünya Bankası, Dünya Ticaret Ãrgütü ve IMF gibi uluslararası kuruluÅlar su hizmetlerinin ya doÄrudan özel iÅletmelere ya da kamu-özel iÅbirliÄine bırakılması politikalarını tüm dünyaya dayatıyordu. Bu uygulamaların yanı sıra göllerin, nehirlerin, yer altı sularının da kullanım hakları artan bir hızla Åirketlere veriliyordu. Ancak kısa sürede bu giriÅimler baÅarısız oldu. Ortaya çıkan sosyal ve ekonomik sorunlar nedeniyle neoliberal su politikalarına karÅı çıkan hareketlerin doÄması da gecikmedi. MüÅterekler siyaseti de su hakkı mücadelelerinin yükseldiÄi dönemle eÅ zamanlı olarak neoliberal politikalara karÅı yükseliÅteydi ve çoÄu kez bu iki mücadele iç içe geliÅti. Su hakkı, nasıl suyun metalaÅtırılmasına ve ticarileÅtirilmesine karÅı suyu bir hak olarak görüyorsa, müÅterekler siyaseti de hemen her alanda yaÅanan metalaÅtırmaya karÅı su, toprak, denizler, ormanlar gibi ekolojik müÅtereklerin metalaÅtırılmaması için mücadele veriyordu. Bu hareket baÅlangıçta özel mülkiyetin alanı olmayan ekolojik varlıkların özel veya kamu eliyle çitlenmesine ve metalaÅtırılmasına karÅı, bu ekolojik varlıkların herkesin müÅtereÄi olduÄu üzerinden ortaya çıktı. Ancak zamanla müÅterekler siyasetinin alanı geniÅledi. Neoliberal politikaların hemen her alanda sosyal hizmetlere yönelik saldırılarına karÅı eÄitim, saÄlık, ulaÅım gibi kamusal hizmetlerin de toplumun bir müÅtereÄi olduÄu kabul görmeye baÅladı. Bunun yanı sıra kentlerde yaÅanan soylulaÅtırma ve kentsel dönüÅüm uygulamalarına karÅı kent müÅtereÄi hareketleri de ortaya çıktı. Su meselesi de hem ekolojik bir müÅterek hem de kentlerde su hakkı mücadelesi olarak müÅterekler siyasetinin önemli bir alanı olageldi. Bu kitaptaki çeÅitli makalelerde vurgulanmıŠolmasına raÄmen burada da bir kez daha müÅterekler siyasetinin bir yanda piyasacı özel mülkiyet iliÅkilerini redderken bir yandan da bürokratik devlet mülkiyetini reddettiÄi hatırlatmak gerekiyor. Ãzellikle günümüzde neoliberal devletin kendisi ve yerel yönetimler bizzat bir Åirket mantıÄıyla yönetildiÄi için müÅterekler siyaseti devleti redderken bugüne kadar elde edilmiÅ sosyal hakların tırpanlanmasına karÅı da mücadele ediyor. Ancak bu noktada kamunun ne Åekilde müÅterekler siyasetine dahil edileceÄi bir tartıÅma olarak var olmaya devam ediyor. Dolayısıyla su müÅtereÄi söz konusu olduÄunda su varlıklarının korunması kadar, su hakkı talebinin bir gereÄi olarak su hizmetlerinin de kamusal kaynaklarla saÄlanması müÅterekler siyaseti açısından ufuk açıcı deneyimlere sahip. Su hakkı mücadeleleri Hindistan'dan Brezilya'ya kadar çok geniÅ bir coÄrafyaya yayılan bir mücadele alanı. Bu mücadelelerin en önemlilerini daha önce bir baÅka makalede anlatmaya çalıÅmıÅtım (Ãzbay, 2017). Bu makalede ise su hakkı mücadeleleri arasında suyu bir müÅterek olarak tanıyan ve suyun müÅterekliÄini toplumsal hareketlerin gündemine sokan iki önemli mücadeleye, Ä°talyan Su Hareketleri Forumu ve Cochabamba Su SavaÅları'na odaklanacaÄım. Ardından da toplumsal hareketlerin aÅaÄıdan mücadelesi sonucu suyu müÅterek olarak tanıyan belediyecilik deneyimlerine yer vereceÄim. Devamı için tıklayınız. | Barselona'da MüÅterekler Deneyi â" Luke Stobart | 2017 yılının Haziran ayında dört kıtadan gelen belediye baÅkanları, meclis üyeleri ve aktivistler yeni belediye politikaları üzerine ilk defa düzenlenen uluslararası zirveye katıldılar. Korkusuz Åehirler (Fearless Cities) adlı etkinliÄin Barselona'da ve Barselona kent hükümetini (Belediye Yönetimi) yöneten hareketin aktivistlerinden oluÅan bir platform olan MüÅterek Barselona (Barcelona en Comu- BeC) tarafından düzenlenmesi tesadüf deÄil. Gerçekten de MüÅterekler[1] (Commons), neoliberalizme ve saÄcı popülizme alternatif arayanlar için bir referans noktası haline geldi. Bu durumun nedenleri hareketin kökenleri (Belediye BaÅkanı Ada Colau konut hareketi Ä°potekten Etkilenenler Platformu'nun (PAH) kamusal yüzüydü) ve platformun kurulmasından sadece birkaç ay sonra seçimleri kazanmıŠolmasıdır. Ayrıca platform, siyasetin daha katılımcı ve yenilikçi yollarla yapılabileceÄini de göstermiÅ oldu. BaÅkanlık kazanıldıktan sonra çok sayıda pratik deÄiÅiklik yapıldı. AÅırı yükselen faturaları ödeyemeyenlerin elektriklerini kesen Åirketlere yanıt olarak, Belediye Yönetimi[2] kamuya ait (ve sürdürülebilir) bir enerji yönetimi Åirketi oluÅturdu. Kontrolden çıkan turizmin, kiraları çok sayıda kent sakininin ödeyemeyeceÄi kadar artırması sebebiyle Belediye Yönetimi bu güçlü sektörü denetim altına almaya karar verdi. Bu makale, bunun gibi olumlu deÄiÅikliklerin nasıl ortaya çıktıÄını ele almaktadır. Ancak aynı zamanda üç yıldır iktidarda olan MüÅterek Barselona'nın sınırlılıklarını da dikkatle incelemektedir. Barselona'daki genel görüŠâ"geniÅ bir toplumsal hareket yelpazesi adına sözcülerinin de dile getirdiÄi gibiâ" bugüne kadarki dönüÅümlerin eÅitsiz ve yavaÅ olduÄu Åeklindedir.[3] Sonuç olarak, projeye olan ilgi (ve katılım) azalmıÅtır. MüÅterekler deneyi üzerine yapılacak ciddi bir deÄerlendirme, bunun neden böyle olduÄunu inceleyip açıÄa çıkarmalıdır ki burada yapılmaya çalıÅılan da aynen budur. Colau, diÄer belediye baÅkanlarının muhafazakâr Ä°spanyol hükümetini daha fazla mülteciyi kabul etmeye zorlamasını saÄladı. Kamu ihaleleri artık, 'sosyal ekonomiye' ait olan, kooperatifler dahil daha iyi çalıÅma koÅulları sunan veya daha fazla sayıda kadın ve engelli çalıÅanı istihdam eden firmaları destekliyor (Blanco, Salazar ve Bianchi, 2017). Belediyenin mevcut olanakları, öz-yönetimli sosyal ve kültürel projeler için çeÅitli topluluklara tahsis ediliyor (Junqué ve Shea-Baird, 2018: 145). Kadınlara yönelik hizmetler belediyeleÅtirildi ve tüm diÄer politikaların kadınlar üzerindeki spesifik etkileri de inceleniyor (Pérez, 2018: 36). Ãzellikle gelecekte, belediye meclisinde (belirli bir sayıda imza topladıktan sonra) yasa teklifleri sunabilmeleri için kent sakinleri ve diÄer derneklere yönelik mekanizmalar geliÅtiriliyor. Bu tür mekanizmalar sayesinde MüÅterek Barselona, neoliberalizmi farklı derecelerden otoriter biçimlerini tek seçenek olarak sunan mevcut politik sistemin dıÅında baÅka pratik alternatiflerin de söz konusu olduÄunu gösteriyor. Bu yazı ilk olarak toplumsal hareketlerin projeyi nasıl mümkün kıldıÄını belirliyor. Daha sonra ise geliÅimini etkileyen teorilere odaklanıyor. Ardından, MüÅterek Barselona'nın nasıl organize olduÄuna ve -konut ve turizm alanındaki önemli meselelere odaklanarakâ" uygulamalarını nasıl analiz ettiÄine dair kısa bir tarihçe ve açıklama sunacaÄım. Son olarak da, hareketlerle ve kurumlarla mevcut iliÅkilerinin nasıl karıÅık sonuçlara yol açtıÄını ve baÅka türden politik stratejilere ihtiyaç olup olmadıÄını sorgulayacaÄım. Devamı için tıklayınız. | |