Su Hakkı Kampanyası Bülteni - 15 Kasım 2010
İçindekiler:
- Su Hakkı Sempozyumu Yapıldı
- Su Hakkı Sempozyumu Fotoğrafları
- Su Hakkı Sempozyumu Sonuç Bildirgesi
- Medyada Su Hakkı Sempozyumu
5-6 Kasım tarihlerinde Diyarbakır’da gerçekleştirdiğimiz “ Uluslararası Su Hakkı Sempozyumu”na Vandana Shiva’nın “Su Savaşları” kitabında yer verdiği “Su döngüsü hepimizi birleştirir ve suyla, barışın yönünü, özgürlük yolunu öğrenebiliriz. Açgözlülük, israf ve adaletsizlik nedeniyle çıkan su savaşlarını aşmak su demokrasilerini oluşturmak için birlikte çalışabiliriz” sözleriyle ve temennisi ile başladık.
Diyarbakır Büyük Şehir Belediyesi, Diyarbakır Su ve Kanalizasyon İdaresi (DİSKİ) ve Güney Doğu Anadolu Bölgesi Belediyeler Birliği(GABB) ile örgütlediğimiz ve iki gün süren sempozyuma yaklaşık 250 kişi katıldı. Diyarbakır Su ve Kanalizasyon İdaresi ve Diyarbakır Büyük Şehir Belediyesi’nin birçok departmanından katılımcıların yanı sıra Suruç, Iğdır, Kızıltepe, Derik, Bağlar, Dersim, Batman, Silopi, Çınar, Siirt, Bitlis, Tatvan, Bayrambaşı, Silvan, Bismil, Malazgirt Belediyelerinden katılım yoğun oldu. Jeoloji Mühendisleri Odası, Mimarlar Odası, Tekgıda-İş,SES, Eğitim-Sen, Bat-Der, Yerel Gündem 21, Dicle Üniversitesi, Sarmaşık Derneği, STGM Diyarbakır, Selis, Batman Çevre Gönüllüleri Derneği, Kürt Yazarlar Derneği’nden ve Barış ve Demokrasi Partisi üyelerinin katılımıyla 21.yüzyılın politik ve ekonomik olarak en önemli sorunu haline gelen su konusunda iki gün süren canlı tartışmalar yaşandı.
Sempozyuma konuşmacı olarak davet ettiğimiz Bolivya’dan RED/VIDA’nın önde gelen aktivistlerinden Oscar Olivera, İtalya’dan Tomasso Fattori, İspanya’dan Jaime Morell ve Irak’tan Bakhtyar A. Othman uluslararası su mücadelesinin deneyimleri, alternatif su yönetimi modelleri ve suyun metalaştırılmasına karşı birlikte mücadele etmenin gerekliliği üzerinde durdular. Suyun yönetiminde aktif rol alan yerel yönetimler ile suyun metalaştırılmasına karşı mücadele edenlerin bir araya geldiği sempozyumda var olan su yönetim modellerinin yerine geçebilecek alternatif modeller tartışıldı.
Suya erişimin bir yaşam hakkı olarak kabul edildiği sempozyumda, kurulan baraj ve HES’lerle, su kaynaklarının özel şirketlere kiralanmasıyla, nehir sularının kanallarla başka bölgelere taşınması ya da yönlerinin değiştirilmesiyle, tekelleşen çok uluslu su şirketlerinin kâr etmesine dayalı tüm uygulamalarla kamuya ait olan suyun ticarileştirilerek ekosistemleri, kültürleri, toplumları ve insanlığı yok ettiği oysa hayatın temeli olan suyun asla kâr elde edilen bir unsur olarak kabul edilmemesi gerektiği vurgulandı.
Su kaynaklarının demokratik ve ekolojik bir tarzda kullanılması ancak su yönetim yetkilerinin yerel yönetimler devredilmesiyle mümkün olabileceğinin kabul edildiği sempozyumda yerel yönetimlere, su hizmetlerinde özelleştirmeye karşı çıkma ve alternatif modeller uygulama çağrısı yapıldı.
Elektrik enerjisi elde etmek ya da güvenlik amaçlı kurulan barajların da aslında akarsuların fiziki varlığını büyük ölçüde değiştirdiği, su ekosistemlerini sekteye uğrattığı, bölgedeki toplulukların suya erişimini ciddi şekilde sınırlandırdığı, yerel kültürleri yok ettiği ve düşmanlıkları arttırıcı özellikleri sahip olduğu üzerine çok sayıda örneklerin aktarıldığı verilerin paylaşıldığı sunumlarda yapılan ortak çağrı bu tür barajların yapımından hızla vazgeçilmesiydi.
Barışın en çok dillendirildiği ve en çok ihtiyaç duyulduğu, su ile tarihin ve medeniyetlerin yaratıldığı bereketli Mezopotamya topraklarında gerçekleşen “Su Hakkı Sempozyumu” başlangıç temennisine uygun bir sonuç deklarasyonu ile bitirildi. “Uluslararası Su Hakkı Sempozyumu”nda yer alan tüm sunum ve tartışmaların yer alacağı bir kitapçık Su Hakkı kampanyası tarafından hazırlanacak ve bu konuda çalışma sürdüren sivil toplum kuruluşlarına yerel yönetimlere gönderilecek.
Sonuç Deklarasyonu için tıklayınız…
Su Hakkı Sempozyumu Fotoğrafları
Su Hakkı Sempozyumu Sonuç Bildirgesi
Bizler, dünyanın farklı bölgelerinde su hakkı için mücadele eden insanlar olarak Diyarbakır’da Su Hakkı’nı savunmak için toplandık. Her insanın yeterli miktarda ve iyi kalitede suya erişimi hakkını savunuyoruz. Aynı şekilde yaşamımızın dayanağı olan doğanın da su hakkını savunuyoruz. Suya erişimin bir yaşam hakkı olduğuna inanıyoruz.
Yaşamın vazgeçilmezi olan su, herkese ve kamuya aittir. Su ve su döngüsü gezegenimizdeki canlı yaşamı için vücudumuzdaki kan gibi önemlidir. Bu yüzden suyu kaybedersek ölürüz. Bizler suyun hayatımız açısından önemini Anadolu ve Mezopotamya topraklarında yaşayanlar olarak iyi bilmekteyiz. Binyıllar önce suyun olduğu noktalara yerleşim yerleri kuruldu ve suya dayalı kültürler geliştirildi. Bizler suyun çoğulcu anlamlarını doğru kavrıyor ve tüm evrene ruh verdiğini biliyoruz. Bu nedenle suya meta veya mal olarak bakılmasını bu ruhun kaybedilmesiyle eşdeğer görmekte ve suyun metalaştırılmasını reddetmekteyiz. Hâkim olan su yönetimi politikaları; baraj ve HES’lerin yapılması, su kaynaklarının özel şirketlere kiralanması, nehir sularının kanallarla başka bölgelere taşınması, yönlerinin değiştirilmesi, tekelleşen çokuluslu su şirketlerinin kâr etmesine dayalı tüm uygulamalar suyumuzu yok ederek, ticarileştirerek, aslında içinde bulunduğumuz doğayla birlikte bizleri de yok etmektedir.
Bu nedenle bizler;
- Su kaynaklarının ekolojik, demokratik, toplum tarafından denetlenebilir, katılımcı, sosyal adalete uygun ve ekonomik açıdan rasyonel şekilde yeniden organize edilmesi talep ediyoruz.
- Yerel yönetimleri su hizmetlerinde özelleştirmenin karşısına çıkmaya ve alternatif modeller uygulamaya çağırıyoruz. Ülkemizde bazı kentler yıllardır başarılı şekilde alternatif yaklaşım göstererek bunun mümkün olduğunu göstermektir. Yine yerel yönetimler kendi gücüne güvenerek su alanında diğer kamu kuruluşlarıyla ortak faaliyetler geliştirmelidir. Bununla beraber yerel idareler toplumu düzenli ve kapsamlı şekilde bilgilendirmeli ve su hizmetleri konusunda alınan kararlara halkı dâhil etmelidir. Toplumsal eğitime su konusu dâhil edilmeli ve bu yerel yönetimlerin, su idarelerinin görevi olmalıdır. Bu çerçevede su konusunda yetkilerin yerele devredilmesini talep etmekteyiz. Ancak yerelleşme ile su kaynakların yönetiminin demokratik ve ekolojik olması mümkündür. Kararların havza bazında yerel yönetimlerin, mesleki kuruluşların, sendikaların, su hareketlerinin ve diğer sivil toplum kuruluşlarının ortaklığıyla alınması gerekmektedir.
- Su idareleri her canlıya ait olan suyu insanlara en temiz ve yeterli şekilde ulaştırmakla sorumludur. Bu nedenle su idarelerinin özel şirketlere tamamen veya kısmen satılması veya ticarileşmesi mümkün olmamalıdır. Sudan kâr etme anlayışı ve bu doğrultuda atılması planlanan tüm uygulamalardan vazgeçilmeli ve insanların temel gereksinmelerini karşılayacak miktarda suyun ücretsiz sunulması yasal düzenlemelerle garanti altına alınmalıdır.
- Barajlar kırsal alanda suya erişim açısından büyük bir risktir. Akarsuların o bölgelerinde yaşayan toplulukların suya erişimini ciddi şekilde sınırlandırmaktadır. Özelleştirmenin başka çeşidi olan barajlar, suyun fiziki varlığını önemli ölçüde değiştirerek su döngüsünü tehlike içine sokmaktadır. Bununla suyun kirletilmesi söz konusudur. Bunun dışında barajlar yerelin özelliklerini ve yerel kültürlerimizi yok etmekte ve insanları kökünden ve doğadan koparmaktadır. Ekolojik dengeyi alt üst etmektedir. Bölgesel ya da uluslararası ilişkilerde hegemonik bir güç unsuru olarak kullanılan barajlar ihtiyaç duyduğumuz barış ortamını değil, çatışmayı ve düşmanlıkları arttırmaktadır. Bunlara hizmet edecek tüm baraj projelerinden hızla vazgeçilmelidir.
- Toplumun sağlığı açısından suyun ne kadar önemli olduğunu son yıllarda ülkemizde değişik su krizlerinde gördük. Tüm insanlara yetecek kadar nitelikli su kaynağı olmasına rağmen hala temiz suya ulaşamayan insanların olması suyun adil ve eşit bir biçimde dağıtılmamasıyla ve yönetilmemesiyle ilgidir. İklim değişiminin insanlar ve ekosistemler üzerindeki temel etkileri, su vasıtasıyla olmaktadır ve bunun var olan adaletsizliği daha da keskinleştireceği çok açıktır. İklim değişikliğini durdurmak için bir an önce yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımına geçilmeli, enerji verimliliği ve tasarrufu uygulamaları yapılmalıdır. Büyük barajlardan elde edilen elektrik enerjisi ise yenilenebilir enerji kaynakları arasında görülmemelidir.
- Doğal sit alanlarını tüm özelleştirme uygulamalarına açacak, HES’ler, maden işletmeleri, kentleşme ve enerji yatırımları önündeki tüm engelleri kaldırmayı hedefleyen TBMM’nin gündemindeki “Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı”nı reddediyoruz.
Doğal kaynakların kullanımında insan ve doğanın ayrılmazlığı temelinde bütüncül bir yaklaşım benimsiyor, doğal kaynakların korunması, temel hak ve özgürlükler arasında ele alınması gerektiğini savunuyoruz. Buna uygun bütüncül bir yaklaşımla yeni bir anayasa oluşturulmasında aktif olarak katılacağımızı ve mücadele edeceğimizi açıklıyoruz.
6 Kasım 2010
Diyarbakır
Kaynak: Radikal, 10 Kasım 2010
Tuba Kılıç
Bolivya’da su savaşının fitilini ateşleyerek Morales iktidarının da yolunu açan Oscar Olivera su hakkı için Diyarbakır’a geldi. Olivera ile Bolivya’da suyun devrime giden hikayesini konuştuk. Devamı...
Kaynak: DİHA, 6 Kasım 2010
Diyarbakır’da düzenlenen ‘Uluslararası Su Hakkı Sempozyumu, ‘Uygulanabilir alternatif su hizmet modelleri’nin tartışıldığı oturumla sona erdi. Devamı...
Kaynak: ANF, 6 Kasım 2010
AMED – Uluslararası Su Hakkı Sempozyumu’nda Türkiye’de uygulanan hidro-enerji politikalarının değerlendirildiği oturumda konuşan Diyarbakır Su ve Kanalizasyon İdaresi (DİSKİ) Genel Müdürü Fahrettin Çağdaş, Devamı...
Kaynak: ANF, 5 Kasım 2010
Uluslararası Su Hakkı Sempozyumu’nda konuşan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanvekili Metin Kılavuz, ekolojik yaşamı savunmanın gittikçe riskli olduğunu kaydederek, “Ilısu Barajı’na karşı çıkmak, ömür boyu hapis cezası talebiyle yargılanmayı gerektirmiştir” dedi. Devamı...
Kaynak: www.bilinclihippiler.com, 6 Kasım 2010
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkan Yardımcısı Metin Kılavuz, en temel gereksinim olan suyu, işletme maliyetine kentteki insanların hizmetine sunduklarını söyledi. Devamı...
Kaynak: Diyarbakır Söz, 7 Kasım 2010
DİYARBAKIR Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi DİSKİ (Su ve Kanalizasyon İdaresi) Genel Müdürü Fahrettin Çağdaş, Büyükşehir Belediyesinin ev sahipliğinde Sümerpark’ta düzenlenen ”Uluslararası Su Hakkı” sempozyumunda yaptığı konuşmada, Devamı...
Kaynak: Batman Çağdaş, 8 Kasım 2010
Diyarbakır Su Kanalizasyon İşleri (DİSKİ), Güneydoğu Anadolu Belediyeler Birliği (GABB) ve Su Hakkı Kampanyası tarafından organize edilen Uluslararası Su Hakkı Sempozyumu Diyarbakır’da gerçekleştirildi. Devamı...
Su Hakkı Kampanyası’nı Kimler Yürütüyor?
Su Hakkı Kampanyası’nı Sosyal Değişim Derneği, Hasankeyfi Yaşatma Girişimi, Küresel Eylem Grubu ve Sosyal Demokrasi Vakfı oluşturdu. Aktiviteler Suyuma Dokunma Kampanyası’nın ve Rosa Luxemburg Vakfı’nın desteğiyle yürütülüyor.
Su Hakkı Kampanyası
http://www.suhakki.org/
Düzenleyenler:
Destekleyenler:
Su Hakkı Kampanyası Bülteni - 15 Kasım 2010
İçindekiler:
- Su Hakkı Sempozyumu Yapıldı
- Su Hakkı Sempozyumu Fotoğrafları
- Su Hakkı Sempozyumu Sonuç Bildirgesi
- Medyada Su Hakkı Sempozyumu
5-6 Kasım tarihlerinde Diyarbakır'da gerçekleştirdiğimiz " Uluslararası Su Hakkı Sempozyumu"na Vandana Shiva'nın "Su Savaşları" kitabında yer verdiği "Su döngüsü hepimizi birleştirir ve suyla, barışın yönünü, özgürlük yolunu öğrenebiliriz. Açgözlülük, israf ve adaletsizlik nedeniyle çıkan su savaşlarını aşmak su demokrasilerini oluşturmak için birlikte çalışabiliriz" sözleriyle ve temennisi ile başladık.
Diyarbakır Büyük Şehir Belediyesi, Diyarbakır Su ve Kanalizasyon İdaresi (DİSKİ) ve Güney Doğu Anadolu Bölgesi Belediyeler Birliği(GABB) ile örgütlediğimiz ve iki gün süren sempozyuma yaklaşık 250 kişi katıldı. Diyarbakır Su ve Kanalizasyon İdaresi ve Diyarbakır Büyük Şehir Belediyesi'nin birçok departmanından katılımcıların yanı sıra Suruç, Iğdır, Kızıltepe, Derik, Bağlar, Dersim, Batman, Silopi, Çınar, Siirt, Bitlis, Tatvan, Bayrambaşı, Silvan, Bismil, Malazgirt Belediyelerinden katılım yoğun oldu. Jeoloji Mühendisleri Odası, Mimarlar Odası, Tekgıda-İş,SES, Eğitim-Sen, Bat-Der, Yerel Gündem 21, Dicle Üniversitesi, Sarmaşık Derneği, STGM Diyarbakır, Selis, Batman Çevre Gönüllüleri Derneği, Kürt Yazarlar Derneği'nden ve Barış ve Demokrasi Partisi üyelerinin katılımıyla 21.yüzyılın politik ve ekonomik olarak en önemli sorunu haline gelen su konusunda iki gün süren canlı tartışmalar yaşandı.
Sempozyuma konuşmacı olarak davet ettiğimiz Bolivya'dan RED/VIDA'nın önde gelen aktivistlerinden Oscar Olivera, İtalya'dan Tomasso Fattori, İspanya'dan Jaime Morell ve Irak'tan Bakhtyar A. Othman uluslararası su mücadelesinin deneyimleri, alternatif su yönetimi modelleri ve suyun metalaştırılmasına karşı birlikte mücadele etmenin gerekliliği üzerinde durdular. Suyun yönetiminde aktif rol alan yerel yönetimler ile suyun metalaştırılmasına karşı mücadele edenlerin bir araya geldiği sempozyumda var olan su yönetim modellerinin yerine geçebilecek alternatif modeller tartışıldı.
Suya erişimin bir yaşam hakkı olarak kabul edildiği sempozyumda, kurulan baraj ve HES'lerle, su kaynaklarının özel şirketlere kiralanmasıyla, nehir sularının kanallarla başka bölgelere taşınması ya da yönlerinin değiştirilmesiyle, tekelleşen çok uluslu su şirketlerinin kâr etmesine dayalı tüm uygulamalarla kamuya ait olan suyun ticarileştirilerek ekosistemleri, kültürleri, toplumları ve insanlığı yok ettiği oysa hayatın temeli olan suyun asla kâr elde edilen bir unsur olarak kabul edilmemesi gerektiği vurgulandı.
Su kaynaklarının demokratik ve ekolojik bir tarzda kullanılması ancak su yönetim yetkilerinin yerel yönetimler devredilmesiyle mümkün olabileceğinin kabul edildiği sempozyumda yerel yönetimlere, su hizmetlerinde özelleştirmeye karşı çıkma ve alternatif modeller uygulama çağrısı yapıldı.
Elektrik enerjisi elde etmek ya da güvenlik amaçlı kurulan barajların da aslında akarsuların fiziki varlığını büyük ölçüde değiştirdiği, su ekosistemlerini sekteye uğrattığı, bölgedeki toplulukların suya erişimini ciddi şekilde sınırlandırdığı, yerel kültürleri yok ettiği ve düşmanlıkları arttırıcı özellikleri sahip olduğu üzerine çok sayıda örneklerin aktarıldığı verilerin paylaşıldığı sunumlarda yapılan ortak çağrı bu tür barajların yapımından hızla vazgeçilmesiydi.
Barışın en çok dillendirildiği ve en çok ihtiyaç duyulduğu, su ile tarihin ve medeniyetlerin yaratıldığı bereketli Mezopotamya topraklarında gerçekleşen "Su Hakkı Sempozyumu" başlangıç temennisine uygun bir sonuç deklarasyonu ile bitirildi. "Uluslararası Su Hakkı Sempozyumu"nda yer alan tüm sunum ve tartışmaların yer alacağı bir kitapçık Su Hakkı kampanyası tarafından hazırlanacak ve bu konuda çalışma sürdüren sivil toplum kuruluşlarına yerel yönetimlere gönderilecek.
Sonuç Deklarasyonu için tıklayınız.
Su Hakkı Sempozyumu Fotoğrafları
Su Hakkı Sempozyumu Sonuç Bildirgesi
Bizler, dünyanın farklı bölgelerinde su hakkı için mücadele eden insanlar olarak Diyarbakır'da Su Hakkı'nı savunmak için toplandık. Her insanın yeterli miktarda ve iyi kalitede suya erişimi hakkını savunuyoruz. Aynı şekilde yaşamımızın dayanağı olan doğanın da su hakkını savunuyoruz. Suya erişimin bir yaşam hakkı olduğuna inanıyoruz.
Yaşamın vazgeçilmezi olan su, herkese ve kamuya aittir. Su ve su döngüsü gezegenimizdeki canlı yaşamı için vücudumuzdaki kan gibi önemlidir. Bu yüzden suyu kaybedersek ölürüz. Bizler suyun hayatımız açısından önemini Anadolu ve Mezopotamya topraklarında yaşayanlar olarak iyi bilmekteyiz. Binyıllar önce suyun olduğu noktalara yerleşim yerleri kuruldu ve suya dayalı kültürler geliştirildi. Bizler suyun çoğulcu anlamlarını doğru kavrıyor ve tüm evrene ruh verdiğini biliyoruz. Bu nedenle suya meta veya mal olarak bakılmasını bu ruhun kaybedilmesiyle eşdeğer görmekte ve suyun metalaştırılmasını reddetmekteyiz. Hâkim olan su yönetimi politikaları; baraj ve HES'lerin yapılması, su kaynaklarının özel şirketlere kiralanması, nehir sularının kanallarla başka bölgelere taşınması, yönlerinin değiştirilmesi, tekelleşen çokuluslu su şirketlerinin kâr etmesine dayalı tüm uygulamalar suyumuzu yok ederek, ticarileştirerek, aslında içinde bulunduğumuz doğayla birlikte bizleri de yok etmektedir.
Bu nedenle bizler;
- Su kaynaklarının ekolojik, demokratik, toplum tarafından denetlenebilir, katılımcı, sosyal adalete uygun ve ekonomik açıdan rasyonel şekilde yeniden organize edilmesi talep ediyoruz.
- Yerel yönetimleri su hizmetlerinde özelleştirmenin karşısına çıkmaya ve alternatif modeller uygulamaya çağırıyoruz. Ülkemizde bazı kentler yıllardır başarılı şekilde alternatif yaklaşım göstererek bunun mümkün olduğunu göstermektir. Yine yerel yönetimler kendi gücüne güvenerek su alanında diğer kamu kuruluşlarıyla ortak faaliyetler geliştirmelidir. Bununla beraber yerel idareler toplumu düzenli ve kapsamlı şekilde bilgilendirmeli ve su hizmetleri konusunda alınan kararlara halkı dâhil etmelidir. Toplumsal eğitime su konusu dâhil edilmeli ve bu yerel yönetimlerin, su idarelerinin görevi olmalıdır. Bu çerçevede su konusunda yetkilerin yerele devredilmesini talep etmekteyiz. Ancak yerelleşme ile su kaynakların yönetiminin demokratik ve ekolojik olması mümkündür. Kararların havza bazında yerel yönetimlerin, mesleki kuruluşların, sendikaların, su hareketlerinin ve diğer sivil toplum kuruluşlarının ortaklığıyla alınması gerekmektedir.
- Su idareleri her canlıya ait olan suyu insanlara en temiz ve yeterli şekilde ulaştırmakla sorumludur. Bu nedenle su idarelerinin özel şirketlere tamamen veya kısmen satılması veya ticarileşmesi mümkün olmamalıdır. Sudan kâr etme anlayışı ve bu doğrultuda atılması planlanan tüm uygulamalardan vazgeçilmeli ve insanların temel gereksinmelerini karşılayacak miktarda suyun ücretsiz sunulması yasal düzenlemelerle garanti altına alınmalıdır.
- Barajlar kırsal alanda suya erişim açısından büyük bir risktir. Akarsuların o bölgelerinde yaşayan toplulukların suya erişimini ciddi şekilde sınırlandırmaktadır. Özelleştirmenin başka çeşidi olan barajlar, suyun fiziki varlığını önemli ölçüde değiştirerek su döngüsünü tehlike içine sokmaktadır. Bununla suyun kirletilmesi söz konusudur. Bunun dışında barajlar yerelin özelliklerini ve yerel kültürlerimizi yok etmekte ve insanları kökünden ve doğadan koparmaktadır. Ekolojik dengeyi alt üst etmektedir. Bölgesel ya da uluslararası ilişkilerde hegemonik bir güç unsuru olarak kullanılan barajlar ihtiyaç duyduğumuz barış ortamını değil, çatışmayı ve düşmanlıkları arttırmaktadır. Bunlara hizmet edecek tüm baraj projelerinden hızla vazgeçilmelidir.
- Toplumun sağlığı açısından suyun ne kadar önemli olduğunu son yıllarda ülkemizde değişik su krizlerinde gördük. Tüm insanlara yetecek kadar nitelikli su kaynağı olmasına rağmen hala temiz suya ulaşamayan insanların olması suyun adil ve eşit bir biçimde dağıtılmamasıyla ve yönetilmemesiyle ilgidir. İklim değişiminin insanlar ve ekosistemler üzerindeki temel etkileri, su vasıtasıyla olmaktadır ve bunun var olan adaletsizliği daha da keskinleştireceği çok açıktır. İklim değişikliğini durdurmak için bir an önce yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımına geçilmeli, enerji verimliliği ve tasarrufu uygulamaları yapılmalıdır. Büyük barajlardan elde edilen elektrik enerjisi ise yenilenebilir enerji kaynakları arasında görülmemelidir.
- Doğal sit alanlarını tüm özelleştirme uygulamalarına açacak, HES'ler, maden işletmeleri, kentleşme ve enerji yatırımları önündeki tüm engelleri kaldırmayı hedefleyen TBMM'nin gündemindeki "Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı"nı reddediyoruz.
Doğal kaynakların kullanımında insan ve doğanın ayrılmazlığı temelinde bütüncül bir yaklaşım benimsiyor, doğal kaynakların korunması, temel hak ve özgürlükler arasında ele alınması gerektiğini savunuyoruz. Buna uygun bütüncül bir yaklaşımla yeni bir anayasa oluşturulmasında aktif olarak katılacağımızı ve mücadele edeceğimizi açıklıyoruz.
6 Kasım 2010
Diyarbakır
Kaynak: Radikal, 10 Kasım 2010
Tuba Kılıç
Bolivya'da su savaşının fitilini ateşleyerek Morales iktidarının da yolunu açan Oscar Olivera su hakkı için Diyarbakır'a geldi. Olivera ile Bolivya'da suyun devrime giden hikayesini konuştuk. Devamı...
Kaynak: DİHA, 6 Kasım 2010
Diyarbakır'da düzenlenen 'Uluslararası Su Hakkı Sempozyumu, 'Uygulanabilir alternatif su hizmet modelleri'nin tartışıldığı oturumla sona erdi. Devamı...
Kaynak: ANF, 6 Kasım 2010
AMED - Uluslararası Su Hakkı Sempozyumu'nda Türkiye'de uygulanan hidro-enerji politikalarının değerlendirildiği oturumda konuşan Diyarbakır Su ve Kanalizasyon İdaresi (DİSKİ) Genel Müdürü Fahrettin Çağdaş, Devamı...
Kaynak: ANF, 5 Kasım 2010
Uluslararası Su Hakkı Sempozyumu'nda konuşan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanvekili Metin Kılavuz, ekolojik yaşamı savunmanın gittikçe riskli olduğunu kaydederek, "Ilısu Barajı'na karşı çıkmak, ömür boyu hapis cezası talebiyle yargılanmayı gerektirmiştir" dedi. Devamı...
Kaynak: www.bilinclihippiler.com, 6 Kasım 2010
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkan Yardımcısı Metin Kılavuz, en temel gereksinim olan suyu, işletme maliyetine kentteki insanların hizmetine sunduklarını söyledi. Devamı...
Kaynak: Diyarbakır Söz, 7 Kasım 2010
DİYARBAKIR Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi DİSKİ (Su ve Kanalizasyon İdaresi) Genel Müdürü Fahrettin Çağdaş, Büyükşehir Belediyesinin ev sahipliğinde Sümerpark'ta düzenlenen "Uluslararası Su Hakkı" sempozyumunda yaptığı konuşmada, Devamı...
Kaynak: Batman Çağdaş, 8 Kasım 2010
Diyarbakır Su Kanalizasyon İşleri (DİSKİ), Güneydoğu Anadolu Belediyeler Birliği (GABB) ve Su Hakkı Kampanyası tarafından organize edilen Uluslararası Su Hakkı Sempozyumu Diyarbakır'da gerçekleştirildi. Devamı...
Su Hakkı Kampanyası'nı Kimler Yürütüyor?
Su Hakkı Kampanyası'nı Sosyal Değişim Derneği, Hasankeyfi Yaşatma Girişimi, Küresel Eylem Grubu ve Sosyal Demokrasi Vakfı oluşturdu. Aktiviteler Suyuma Dokunma Kampanyası'nın ve Rosa Luxemburg Vakfı'nın desteğiyle yürütülüyor.
Su Hakkı Kampanyası
http://www.suhakki.org/
Düzenleyenler:
Destekleyenler: