Türkiye’de Roman Soykırımı ilk kez bir açık hava etkinliğiyle anıldı
Roman Soykırımı, İstanbul'da Sıfır Ayrımcılık Derneği ile Irkçılığa ve Milliyetçiliğe DurDe Platformu’nun ortaklaşa düzenlediği bir etkinlikle anıldı.
Avrupalı Romanların yaşadığı en büyük trajedi olan Roman Soykırımı’nın kurbanları, Roman sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve ırkçılık karşıtı aktivistler tarafından İstanbul’da anıldı. Anma etkinliği, Avrupa Irkçılık Karşıtı Taban Örgütleri Hareketi’nin (EGAM) örgütlü olduğu 30 Avrupa ülkesiyle eş zamanlı olarak gerçekleşti.
Etkinliği düzenleyen kurumlar adına basın metnini okuyan Sıfır Ayrımcılık Derneği Başkanı Elmas Arus, “Türkiye’de bu konuda çok az şey biliniyor. Bu nedenle de soykırım mağdurlarının anısını yaşatmak; soykırımla ilgili bilgileri daha geniş kesimlerle paylaşmak önemli bir görev olarak önümüzde duruyor,” diyerek sözlerine şöyle devam etti:
“Tıpkı Avrupa’da olduğu gibi, bugün Türkiye’de de Romanlara yönelik ayrımcılık yaygın. İstihdam, barınma ve eğitim gibi kamu hizmetlerinden gereği gibi yararlanamamalarının yanı sıra, “kentsel dönüşüm” gibi merkezinde insan olmayan, rant paylaşımına yönelik projelerle Roman vatandaşların yaşam alanları da ellerinden alınıyor; tam bir yoksulluğa mahkum ediliyor.”
Arus sözünü, “o döneme ilişkin gerçekleri ortaya çıkarmak ve yaygınlaştırmak, gerek Avrupa’da gerekse Türkiye’de ırkçılık ve ayrımcılığa karşı verilen mücadelenin bir gereği. Zira soykırımın inkârı veya göz ardı edilmesi, soykırım mantığının sürmesi anlamına gelmektedir,” diyerek bitirdi.
Basın açıklamasının tam metni:
Roman Soykırımı’nın Kurbanlarını Saygıyla Anıyoruz
Bugün burada, Roman sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve ırkçılık karşıtı aktivistler olarak Nazilerin İkinci Dünya Savaşı sırasında Romanlara yönelik gerçekleştirdiği soykırımın kurbanlarını saygıyla anmak üzere toplandık. İnsanlığa karşı işlenen en büyük suçlardan biri olan Holokost’un Yahudi, rejim karşıtları, engelliler, eşcinseller gibi milyonlarca kurbanı arasında Romanlar da bulunmasına rağmen, özellikle Türkiye’de bu konuda çok az şey biliniyor. Bu nedenle de soykırım mağdurlarının anısını yaşatmak; soykırımla ilgili bilgileri daha geniş kesimlerle paylaşmak önemli bir görev olarak önümüzde duruyor.
Nazilerin 1933 yılında iktidara gelmelerinin öncesinde Romanları hedef alan çok sayıda ayrımcı yasa zaten yürürlükteydi. Nazi rejimi bu yaygın önyargılar ve ayrımcı uygulamaları daha sistematik hale getirdi.
Romanlar, Nazi rejimi tarafından “üstün Aryan ırkının” biyolojik saflığına ve gücüne bir tehdit oluşturan “asosyal” ve “aşağı ırk” olarak görüldü. Bu nedenle de adım adım bir “etnik temizlik” uygulamaya konuldu. Nazilerin iktidarının ilk yılında Romanların çalışma ve sosyal yaşam alanları daraltıldı. Yasaklar her geçen gün arttı ve sonunda önce gettolarda yaşama zorlandılar, ardından da ölüm kamplarında katledildiler.
Nazi rejimi tarafından gerçekleştirilen soykırım, binlerce yıldır Avrupa’da yaşamakta olan Romanların karşı karşıya kaldığı en büyük trajedi oldu. 1933 – 1945 yılları arasında 500 bin civarında Roman katledildi; çok daha fazlası zulme uğradı. Soykırım, ırkçılık ve milliyetçiliğin varabileceği en vahşi yanını ortaya çıkardı.
Ne yazık ki Avrupa’da Romanlara yönelik ayrımcılık Nazi rejiminin yenilgisiyle son bulmadı. Roman kadınlarının rızaları olmadan kısırlaştırılmasından, Roman toplulukların gettolarda yaşamaya zorlanmalarına kadar birçok ayrımcı uygulama yakın tarihe kadar sürdü. Çek Cumhuriyeti ve Fransa gibi birçok Avrupa ülkesinde Roman vatandaşlara yönelik kurumsal ayrımcılık günümüzde de devam ediyor.
Alman devleti savaş sonrası Nazi zulmünün mağduru Yahudilere tazminat ödemiş olmasına karşın, Romanlar bundan yararlanamadı. Roman Soykırımı Alman devleti tarafından ancak 1982 yılında tanındı. Günümüzde Avrupa’nın birçok ülkesinde Roman Soykırımı yaygın olarak anılmaya ve Soykırım anıtları dikilmeye başlandı. Türkiye’de ise soykırım ne kamu kurumları ne de Hükümet nezdinde tanınmış veya gündeme alınmış değil.
Tıpkı Avrupa’da olduğu gibi, bugün Türkiye’de de Romanlara yönelik ayrımcılık yaygın. İstihdam, barınma ve eğitim gibi kamu hizmetlerinden gereği gibi yararlanamamalarının yanı sıra, “kentsel dönüşüm” gibi merkezinde insan olmayan, rant paylaşımına yönelik projelerle Roman vatandaşların yaşam alanları da ellerinden alınıyor; tam bir yoksulluğa mahkum bırakılıyor. Üstelik bu uygulamalar yerel yönetimler gibi kamu kurumları tarafından gerçekleştiriliyor. Irkçıların hedefi olan Romanlar, Selendi örneğinde olduğu gibi linç girişimlerine maruz kalıyor; mağdur olmalarına karşın, bir suçlu gibi sürgüne yollanıyor.
Roman Soykırımı, Avrupa tarihinin önemli bir kesitini oluştururken, günümüzde Romanlara yönelik ayrımcı uygulamalar ancak bu tarihsel arka plan göz önüne alınarak anlaşılabilir. Bu nedenle o döneme ilişkin gerçekleri ortaya çıkarmak ve yaygınlaştırmak, gerek Avrupa’da gerekse Türkiye’de ırkçılık ve ayrımcılığa karşı verilen mücadelenin bir gereği. Zira soykırımın inkârı veya göz ardı edilmesi, soykırım mantığının sürmesi anlamına gelmektedir.
Bu bağlamda Soykırım kurbanı Romanları saygıyla anarken, günümüzde Roman vatandaşlara yönelik sürmekte olan ayrımcılıkla mücadele konusunda kararlı olduğumuzun altını bir kez daha çizmek istiyoruz.
Sıfır Ayrımcılık Derneği
Irkçılığa ve Milliyetçiliğe DurDe Platformu
--
Sent from Gmail Mobile